Ben İstanbulun Anadolu yakasında Tuzlada oturuyorum.
Avlarımıda genellikle bu bölgede yapıyorum. Anadolu yakasında deniz kenarlarında yerleşim çok olması vede marmara denizinin daha dar bölgesi olması sebebi ile bu yaka daha pistir. Yaz aylarında üst ve alt deniz suyunu birbirinden ayıran kristal tabaka diye adlandırdığımız su tabakası bu bölgede 8-9 metrelede başlar. Kristalin altında kalan su tabakası yaz kış 14-15 derece civarında sabit kalır. Yüzey suyu ise yazın en sıcak bölümünde 27-28 dereceye kadar çıkabiliyor, kışın ise 7-8 dereceye inebiliyor.
Aralık ayı başında 14-15 derece olan yüzey suyu ısısı diple dengelendiğinden kıyı balıklarını son olarak bu zamanda görürüz. Bu dönemden sonra yerli balıklar daha sıcak olan dip sularına çekilir, göçmen balıklar ise göçünü bitirmek üzeredirler. Nisan ortalarına doğru tekrar 14-15 derecelik kıyı ve yüzey suyu ısısı oluştuğunda yerli balıklar kıyıya, göçmen balıkların çoğu ise Karadenize geçmek üzere marmaraya girerler. Eğer ocak-mart arası bu bölgede suya girme cesaretini gösterir isek büyük ihtimalle suda kılçık bile göremiyeceğiz.
Nisan ayında kıyıda başlıyan balık hareketliliği baltabaşların kıyı sulara yumurta bırakmak için sürü halinde gezinmeleri, levrek, kefal, kikla görmemizle devam edecektir. Henüz sular tam ısınmadığından bu dönemde görüş idare eder seviyededir. mayıs-haziran ortalarından sonra ise su bitkilerinin salgıladığı planktonlar sonucu görüş çok kötü olur.
Bu dönemden sonra ancak poyraz havalarda idare eder seviyede görüş olabiliyor. Karagöz ve levrek azalırken taşlarda eşkina ve iskorpit bolluğu yaşanır.
10-15 yıl öncesine kadar baltabaş karagözler taşaltında avlanmalarına rağmen bu tarihten sonra bu balık huy değiştirip gündüz taşaltına çok istisnai durumlar haricinde girmemektedir. Belkide bölgede yapılan birçok mendirek artık balığa daha cazip geliyordur. Çünkü mendirek taşına giren bir karagözün orada görünüp alınması çok düşük ihtimaldir. Sivriburun ve baltabaşlar fazla yoklanmayan mendireklerin etrafını severler. Mendireklerde karagöz olduğu takdirde avıda kolaydır. Dibe dalmadan palette çırpmadan mendireğe sıfır elimizle kendimizi çekerek ve aşğıyı kollayarak ilerleme yapılır. En verimli olabilecek yerleri ise burun başları ve koltuk tabir ettiğimiz kırılma noktalarıdır. Karagözlerin kükleri çevrenizde dolanırken sizden bir tehlike gelmeyince daha serbest etrafınızda yüzerler buda daha geriden sizi izleyen irilerinide cesaretlendirir ve meraktan zıpkın mesafesine sokulmalarını sağlar. Eylül-kasım dönemi mendirekte karagöz avı için en uygun dönemdir.
Levrek avı ise nisan-haziran arası bu yakada zayıf geçer. Yaz ortalarına doğru ise neredeyse hiç levreğe rastlanılmaz. Tabiki bu söylediğim herkese açık meralar için geçerli. Bu dönemdeki yerli levrekler genelde herkese kapalı bölgeleri yani askeri alanları yada sık çalışan vapur iskelesi altlarında barınırlar. Yani imkansız değil ama zor yerlerdedirler. Darıcadan Berkant arkadaşımızda yaz içinde kimsede levrek yok iken bu gibi tehlikeli yerlerden levrek çıkarmaktadır.
2005 senesi levrek için en kısır sene olmuştur. Levreğin burada asıl zamanı eylül-aralık arasıdır.
Eylül sonrasında görüşte yaza oranla daha iyi olduğundan artık 90-100cm tüfekte kullanabiliriz. Kendimize mera olarak sececeğimiz yeri ise daha önceleri yaptığımız dalışlardan levrek gördüğümüz yerleri hafızamıza alıp bu noktalarda balığı aramalıyız. Genelde bir kez levrek gördüğümüz yer aslında bir levrek merasıdır. Hep aynı yerleri tercih ederler. İskele altlarında yada mendirek kenarlarında genelde 8-10 metre suyu tercih etselerde kıyı şeridinde dalınıcak ise 0-3 metre arası derinlik bu ava uygun olur.
Av yöntemi olarakta agaşonu tercih edeceğiz. Eğer gezerken siz balığı farketmeden balık sizi farkedip kaçarsa ve balığın kaçışını görürseniz hemen agaşon sansınızı deneyin. Tam yol kaçan levrek bazen dönebiliyor.
Sık sık agaşon yapmak daha iyi sonuç verir. Meraya yeni girdiğinizde ilk agaşonlarınız çok önemlidir merada balık varsa ilk agaşonlara gelme şansı çok yüksektir.
Kefal yada levrek sürüsünü sığ suda sürü olarak görür isek sürüyü dağıtmamak için burada agaşon değilde sürüye yakın bizi iyi gizleyecek bir taş arkasına geçip pusuda bekleyerek sürüden kopanları vurup meydana çıkmadan yavaşça vurduğumuz balığı şiş ipinden çekip almalıyız.
Marmara denizi aşırı pislendiği için kumluk zeminlerin ve eriştelerin çoğu yokolmuştur. Marul yaprağı şeklindeki yosunlar her tarafı istila etmiş durumdadır. Bunların arsında bulunabilecek küçük kumluk alanlar mırmır-kefal için ideal yerlerdir. Görüş az olduğundan 70-80 cm zayıf lastikli tüfek tercih edilmelidir. agaşonun daha onuncu saniyesinde etrafınızı saracak olan mırmır sürüsü ve kefaller bu denizde agaşon çalışabilecek en uygun balıklardır. Bu 10 saniyelik süre diğer balıklar içinde geçerlidir. Suyun pis olması süreyi ve balıkla aramızda olan mesafeyi kısaltıyor ancak balık hiç beklemediğiniz bir anda görünüp çabuk kaybolabiliyor. Bazen gördüğünüz balıktan sonra acaba hayalmi gördüm diye düşünebilirsinizde.
Marmarada taşaltı avı zordur. hem balıklar çok zor taşları seçiyorlar hemde pis görüşten dolayı taşları bulmak çok zaman alıyor. Taş bulunduktan sonra bile yüzeye çıktığımızda dip görüşü yoksa ve biraz akıntı varsa sorun aynen devam ediyor. Eğer taşaltı avı yapacaksanız yanınızda şamandıra bulundurmak iyi olacaktır taşı bulunca şamandıra ağırlığını taşın ağzına bırakıp daha sonraki dalışınızda vakit ve efor kaybetmeden taşı tekrar bulmanızı sağlar. Şamandıranın bir yararıda şiş çıkarma aparatı ve yedeklerinizi üstünde taşımanız, en önemliside sizin yerinizi belli eden birşey olmasıdır. Çünkü en çok kıyıya yakın sürat teknesi bu bölgede kullanılır ve kıyıya yakın tam yol basarlarken önlerine bakmak yerinede kıyıyı seyrederler. Özellikle burun bölgelerde gidiş mesafelerini kısaltmak adına sürat tekneleri ve diğer tekneler kıyıya olabildiğince yakın geçerler. Geçen yıl Bayramoğlu burnunda neredeyse bir sürat teknesi üzerimden geçiyordu. Yüzeyde şişteki balığı ayıklarken hiç bir ses duymadan bir anda köpükler içinde kalmıştım. Arkasından baktığımda kıyıyı seyredip tam yol basan bir sürat teknesi gördüm aman dikkat.
Bu denizde kullanacağımız tüfeklere gelince çok fazla seçenek çıkıyor önümüze.
Taşaltı için 45-60 cm zayıf lastikli. Tercihen 60
Pis zamanlarda agaşon veya büyük taşlar için 70-80 cm. 6-6.25 şişe zayıf lastikli, 6.5 şişe kalın lastikli
Görüşün iyi olduğu zamanlarda ise 90-100 cm 6-6.25 şişe zayıf lastikli, 6.5 şişe kalın lastikli
uygulanabilir. Dalışa yeni başlıyor iseniz ve bütçeniz tek tüfek almaya yetecek kadarsa 75-80 cm tüfek 6.25 şiş 18mm lastik agaşon ve taşaltında idare eder bir seçenektir. Birde taşaltı tüfeklerinizin kaliteli olmasına gerek yok piyasadan yerli üretim bir seçeneği sadece krom 6.5 şişle modifiye etmeniz yeterlidir.
Elbiseye gelince 3 mm seçeneğini en sıcak günde bile aklınızdan çıkarın. sıcakta 5mm soğukta 7mm olmak üzere çift elbiseniz olmalı. Başlangıç seviyesinde isek için 5mm ile sıcak dönemlerde başlanmalı. İlk dalışlarımızı biranda soğuksuya yapmak yerine yazın başlayıp tecrübe edinmek daha iyi olacaktır. Soğuk ve rüzgarlı günlerde sudan çıktıktan sonra elbiseyi çıkarmıyacak isek üstüne bir yagmurluk yada rüzgarlık ile rüzgarın elbise ile temasını önlemeliyiz vede başlığımızı elbiseyi çıkarana dek çıkarmamalıyız.
Eldiven ve patiklerimiz ise soğuk dönemlerde olabildiğince kalın ve su sirkilasyonu yapmıyacak şekilde hasarsız olmalı.
İstanbulun Karadeniz sularında avına gelince uzun bir süre bu sularda kefal ve pavurya dışında kılçık bile göremezsiniz. Karadenizde balık yerinin tesbiti çok zordur. Ama uygun yer bulunduktan sonrada kalın levrekleri, kofana ve lüferleri vardır. Bu denizdede taşaltı ve diğer avlarda 100 lük güçlü lastikli tüfek idealdir.
Yapısı itibarıylada Karadeniz çoğu zaman dalgalıdır. Başlangıç seviyesi için zor ve hoşnut olmayan dalışlarla geçeceğinden yanınızda merayı tanıyan biri yoksa tavsiye etmiyorum.
Paylaş